Tag Archives: nefes terapisi

Neden Bilinçli Bağlantılı Nefes Pratiğiniz Olmalı?

Bilinçli bağlantılı nefes bir çok kişinin çok da aşina olmadığı, unuttuğu hatta önemsemediği bir alışkanlık hatta sanattır. Yüzyıllardır nefes çalışması, yani pranayama, özellikle yogik uygulamalarda şifa ve dönüşümün en önemli anahtarlarından biri olarak yer almıştır. Tüm bunlara rağmen nefesin ve farklı nefes alışkanlıklarının gerçekte ne yaptığı ve farklı nefes pratiklerinin bedene, zihne ve ruha neler yaptığı konusunda biraz kafa karışıklığı vardır.

Bilinçli Bağlantılı Nefese Dair

Nefesinizin düşüncelerinizle bağlantılı olduğunu biliyor musunuz? Anne karnındaki süreçte ve doğumunuzdaki tm düşünce kalıpları nefes alma mekanizmanızı etkiler. Bu da kişiliğinizi ve dünya üzerindeki deneyimizi etkiler aslında. Bu nedenle bilinçlatınızı dönüştürmenin yolu nefesten geçmektedir.

Batı dünyasındaki ilk nefes hareketi olan Rebirthing Nefes Uluslararası Kurucusu Leonard Orr’a göre, ” Bir ilham ve öğrenme eylemi olarak nasıl nefes alacağını nefesin kendisinden öğrenme hali…”

Bu basit gibi görünsede, nefes mekanizmasını özgürleştirmek belli bir pratiği gerektirir.

Eğer nefesin gücü sizi büyülediyse ve faydalarını keşfetmek istiyorsanız, işte bilmeniz gerekenler;

1- Gerilimden Özgürleşmek

Nefes alışın nefes verişe bilinçli olarak gevşeyen ve rahatlayan bir tutumla bağlanması süreci, bedendeki acı ve ağrı gibi sıkışmış gerginliklerin bırakılmasına izin verir. Bu genelde bedende sıkışmış ve bastırılmış olan duygulardan kaynaklanır. Bir nefes çalışmasında kişiler farklı nefes patternlerine sahip olsalar da, uygun ve nitelikli bir rehberlik ve açık bir zihin ile tüm bunların üstesinden gelmeyi öğrenebilir.

En büyüleyci olan farklı patternlerin, hayatta kalma mücadelecesi, komfor alanında kalmak ve/veya ölüm korkusu gibi inançlar ile bağlantılı olmasıdır. Kişi özgür ve tam olarak nefes aldığında, bedeninde gerilim biriktirmez. Hayata karşı daha kabullenici ve genel olarak rahat olurlar. Bu doğal olarak ve hiçbir zorlama olmadan oluşur.

 2- Bilinç Açıklığı Sağlar:

İnsan olarak, anı deneyimlemek gibi müthiş bir yeteneğimiz var ve her anı ile ona ait bir anlamımız mevcut. Bu anılar hücresel hafımıza yerleşmiştir ve bizi geçmişin hapishanesinde tutarlar.

Bilinçli bağlantılı nefes ile olan, bu anıları güvenli bir şekilde yeniden yüzeye çıkartmak ve nefes alarak,- nefesle içinden geçerek- sonuç olarak onlara verdiğimiz tepkiyi ve anlamı değiştirmektir. Örnek olarak, Fredric Lehrman*, doğumumuzun tüm eylemlerimiz üzerindeki etkisini vurgular ve her yeni doğuş deneyimi ile kişinin eski bilinçlatı kodları çözülür ve güvenli bir şekilde bütünleşir.

3- Farkındalık Sağlar:

Düşüncelerimiz yaratıcıdır ve gerçekliğimizi etkiler. İster sağlıklı düşünelim, ister sağlıksız düşünelim, dış dünyaya tepkilerimiz iç dünyamızda olup bitenlere dayanır. Bilinçaltı sürekli sonuçlar üretir. Bu düşüncelerin farkında olmak ve nefes çalışmaları ile dönüştürmek bilinçaltına yeni bir programindirmek gibidir. Buna ilave olarak, olumlama olarak da bilinen kendi kendini güçlendiren ifadelerin kullanılması farkındalık sürecini geliştirir ve güçlendirir. Bu olumlamaları seans sırasında ve sonrasında kullanmak daha güçlü ve kalıcı etki yaratır.

4- Bilinçsiz Doğum Senaryosu İyileşir:

Bir çok kişi bilinçsiz doğum öncesi dönemler, doğum anılarının yaşamdaki algımızı ve davranışlarımızı etkilediğinden bahsetmiştir.

Fransız kadın doğum uzmanı ve Şiddetsiz Doğum kitabının yazarı Frederick Leboyer, doğumdan büyülenmiş ve doğumun doktorlar ve prosedürlere dair olmadığının, sadece bebek ile ilgili olması gerektiğini vurgulamıştır. Kitabında doğumu bir bebeğin gözünden anlatarak, ne kadar travmatize edici olabileceğini vurgulamıştır.

Her birey nefes çalışmalarında, kendi doğum senaryolarını yeniden yaratmakta olduğunun farkında olmalıdır. Bu çalışmaların niyeti kişilerin kendi kalıplarını, limitlerinin farkına varması ve dönüştürmelerine yardımcı olmaktır.

Özet:

Tüm bu bahsettiklerim sağlığınızı, zindeliğinizi ve bütünsel iyiliğinizi genişletirken aklınızda bulundurmanız gereken ana hatlardır. Fiziksel bedende bizi hayatta tutan özün nefes olduğunu her an hatırlamakta çok faydalı olacaktır. Kendi nefesinizle sevgi dolu bir ilişki kurarak, hayatta nasıl geliştiğinizi kolaylıkla deneyimleyebilirsiniz.

Sevgilerimle,

Pınar

* Nomad Üniversitesi Direktörü FREDRIC LEHRMAN, 25 yılı aşkın süredir işletme psikolojisi alanında aktiftir. Parayı Doğru Almak: Zenginlik Psikolojisi adlı tanınmış semineri, binlerce insanın para konusundaki endişelerini sona erdirmesine ve yaratıcılıklarını ve refahını genişletmesine yardımcı oldu.

**Bu yazı Breathmag’deki bir yazıdan çevirilmiş ve kendi yorumlarım ile harmanlanmıştır.

Baş Ağrısı, Boyun ve Sırt Ağrısı ya da Kötü Nefes Alışkanlığı?

Dr. Steven Lin, dünyanın önde gelen fonksiyonel diş hekimi, TEDx konuşmacısı ve Uluslararası 1 Numaralı Amazon En Çok Satanlar Kitabı olan Dental Diet‘in yazarıdır. Tutkulu bir önleyici tıp, tam bir sağlık savunucusu olarak Dr. Lin, beslenme ilkeleri aracılığıyla diş hastalıklarının anlaşılmasına odaklanmaktadır.

Aşağıdaki yazıda onun son paylaşımlarından birini sizler için çevirdim.

Birinin ağzına dikkatlice bakarsanız, genellikle nasıl nefes aldığını görebilirsiniz.

Basitçe anlatırsam, asla ağzından nefes almamalısın. Hava yolumuzun yanlış kullanımı, solunum bağışıklık sistemini tüketir ve aynı zamanda ağız ve bağırsak mikrobiyomunu dengesizleştirir.

Birçok insan ağızdan nefes alma semptomlarından muzdariptir ve bunun nefesleriyle başladığını bilmez. Günümüzde çarpık dişler, ağız nefesinin işlevsel bir sonucudur. Burun solunumu, üst çenenin genişleyip üst dişlere oturmasını ve geniş bir açık hava yolu oluşmasını sağlar.

İskelet sisteminiz solunum düzeninizin etrafında şekillenir.

Dil, oral duruşun dümeni olup ağzın çatısına yapışmalıdır. Dilin arkasına bağlanan kaslar, boğazın arkasına ve kafatasının tabanına bağlanır.

Dil damağa doğru bastırıldığında ve dilin arkası boğaza tam olarak oturacak şekilde kaldırıldığında, servikal omurga bağlanır.
Dil aşağı indiğinde ağızdan nefes alırız ve destek eksikliği nedeniyle baş öne doğru düşer.
Çocuklarda ileri baş duruşu (Forward Head Posture) ve solunum modu ile ilgili olarak egzersiz toleransı ve solunum kas kuvveti, burundan nefes alan çocuklarda ağızdan nefes alanlara kıyasla çok daha iyidir.👍🏼

Ağız nefesi alışkanlığı olan kişilerde anormal yutma paternleri, yüz özellikleri ve duruş problemleri de mevcut olabilir. Ağız solunumu yapan kişiler, solunum yollarındaki kısıtlamayı telafi etmek ve nefes alabilmek için başlarını ileri doğru taşıyan karakteristik bir duruş alma eğilimindedir.

Egzersiz kapasitesi ağızdan solunumdan olumsuz etkilenir; ve orta seviyede ileri baş postürü, solunum kas fonksiyonunu iyileştirmek için telafi edici bir mekanizma görevi görmektedir.

Bu ileri baş duruşu genellikle kas yorgunluğuna, boyun ağrısına, temporomandibular eklem bölgesinde gerginliğe, spinal disk sıkışmasına, erken artrit, gerilim tipi baş ağrılarına ve diş problemlerine yol açar.🤕

Çene ağrısı, boyun ağrısı, diş gıcırdatma gibi problemleriniz varsa, çözüm doğru dil duruşu ve burundan nefes almaktır.

Bu resim size bir şey ifade ediyor mu?

İşte burundan nefes almayı ve postürü destekleyen nefese nasıl yeniden dönebileceğine dair hızlı bir uygulama kılavuzu;

1. Dili ağzın çatısına kadar kapatın.
2. Çene hafifçe aşağı ve boynun arkası düz olmalıdır.
3. Karnı üç boyutlu olarak genişleterek derin bir nefes alın.
4. 4 saniye nefes alın, ardından 8 saniye nefes verin.
5. Bunu 30 defa tekrar edin.

Sevgilerimle,

Pinar

Nefes Koçu Ne Yapar?

Nefes koçunun görevi, dışardan bir göz olarak kişinin nefesini takip etmek ve  bu esnada kişiyi nefes alışkanlıkları doğrultusunda yönlendirmektir. Nefes koçu, kişiyi sürekli doğal nefese yönlendirir. Bu yüzden her seans eşsiz ve bir diğerinden farklıdır.

Nefes koçluğu seansında, kişi derin nefesler alır ve koç kişinin nefesindeki limitleyici alışkanlıklarını analiz eder. (kişi doğal nefes alışkanlığının dışında her ne yapıyorsa bu tespit edilir) Analiz sonrasında, kişinin  nefes alışkanlıklarını çözecek uygun teknik ve sistemleri  kullanarak doğal nefesi hatırlamasını sağladığı çalışmalardır.

Nefes koçluğu birebir ve yüz yüze yapılır. Nefes koçu seans boyunca, aktif olarak  elleriyle bedenin üzerinde çalışır ve olumlamalar kullanır.

Yoga dersi sonrası dinlenene bir grup öğrenci, savasana, yoga, dinlenme, meditatif, studyo çalışması

Bir nefes koçluğu çalışması,  yaşam koçluğu ve  40-50 dk. aktif nefes seansı ile toplam 1,5 saat kadar sürer. Nefes koçluğu seansı, bir mat üzerinde yatarak, gözler kapalı ve müzik eşliğinde yapılır.

Nefes koçu size doğru nefes almayı ya da bir nefes tekniği öğretmez. Nefes teknikleri belirli durumlar -stres, kaygı, üzüntü vs -için kullanılan yöntemlerdir. Nefes koçu kişiyi doğal nefesine yönlendirir çünkü hepimiz doğal nefese sahibiz, sadece unuttuğumuz için mevcut alışkanlıklarımızla nefes alıyoruz.

Sevgilerimle,

Pınar

Hiperventilasyon (Aşırı Nefes) Nedir? Nelere Yol Açar? Çözüm Nedir?

Hiperventilasyon (Nefes Açlığı) Nedir?

Tıbbi açıdan bakarsak; hiperventilasyon; gaz değişiminin hızlanması; akciğer alveollerine giren hava miktarının artması; aşırı ventilasyon olarak nitelendirirlebilir. Daha basitçe bakacaksak olursak; heyecan, korku, sıkıntı ve diğer bazı etkenler nedeniyle solunumun hızlanması ve kanda karbon dioksit miktarı azalmasıdır. Vücudun düzgün çalışması için oksijen gereklidir. Nefes aldığınızda, akciğerlere oksijen gider. Nefes verdiğinizde, atık bir ürün olan karbondioksiti serbest bırakırsınız. Normalde solunum sistemi bu iki gazı dengede tutar.

Hızlı veya kuvvetli bir şekilde nefes verince, vücut aniden çok fazla karbondioksit kaybeder ve baş dönmesi ve parmak ve dudaklarınızda uyuşma gibi bir his oluşmasına neden olur. Hiperventilasyon, çok hızlı nefes almaya başladığınız bir durumdur. Elbette bu iyi bir nefes alışkanlığı değildir.

Doğal nefes, oksijeni içine çektiğiniz ve karbondioksiti dışarı verdiğiniz sağlıklı bir denge ile gerçekleşir. Aldığınızdan daha fazla nefes verince, hiperventilasyon yaparak, bu dengeyi bozarsınız. Gergin veya stresli iken, daha çok nefes alırsınız.

Bunun altında bir çok tetikleyici sebep olabilir. Nefes açlığında, hem ekshalasyon hem de inhalasyon için enerji kullanılır ve vücudunuzda zamanla ruhunuza yayılacak doğal olmayan bir gerilim yaratırsınız. Özellikle günlük işlerle uğraşırken, göğüs ve diyaframın pasif olduğu bir şekilde, rahat bir nefes almak, daha iyi olacaktır.

Bir hiperventilasyon atağı, kişinin hızlı ve yüzeysel nefesler almasıyla başlar. Kaygıya neden olan bir şeyin varlığı ile de tetiklenir fakat çoğunlukla ortada nefes alış-verişlerin değişmesi için somut bir neden bulunmaz. Yüzeysel ve sık nefes alış-verişler vücudun kimyasını da değiştirir ve böylece parmaklarda ve dudak çevresinde karıncalanma ve göz kararması oluşur. Bu belirtiler korkutucu olmakla birlikte, tıbbi açıdan tehlikeli değillerdir. Ancak bu durum kaygı hissinin artmasına neden olurken, şiddetli bir kısır döngü yaratır.

Nefes açlığı, solunum alkalozunun altında yatan nedenlerden biridir aynı zamanda. Solunum alkalozu, çok hızlı veya çok derin nefes alırken ortaya çıkar ve karbondioksit seviyeleri düşer. Bu, kanın pH’ının yükselmesine ve fazla alkalin olmasına neden olur. Kan çok asidik olduğunda, solunum asidozu oluşur.

Nelere Yol Açar?

Baş dönmesi, zihin karışıklığı, el ve ayaklarda spazm, uyuşma ve baygınlık başlıca belirtileri oluşturur. parmaklarda ve dudak çevresinde karıncalanma hissi (parestezi), ve göz kararması oluşur. 

İlk olarak aşırı nefes alma işi fiziksel olarak yorucu bir durumdur. Bu nedenle de kişi sıcaklar, ateş basar ve terler. İkinci olarak fazla nefes alıp vermek yorucu olduğu için yorgunluk ve tükenmişlik hissi yaşatabilir. Üçüncü olarak aşırı ve hızlı nefes alan kişiler nefes alıp verirken diyafram (karın) – karın solunumu, yerine daha çok göğüslerini kullanırlar- göğüs solunumu yapar. Bu göğüs kaslarının gerginleşmesi ve yorulmasına yol açar ve bu nedenle şiddetli göğüs ağrıları hissedebilirler. Son olarak aşırı nefes alıp veren bireylerde tekrarlayan biçimde iç çekme ve esneme alışkanlığı vardır. Bunlar aslında hiperventilasyonun bir başka biçimidir. Çünkü esneme veya içme çekme esnasında büyük miktarda CO2 akciğerle yoluyla hızlı bir biçimde vücuttan atılır. Bu nedenle hiperventile olduğunuzu fark ettiğiniz an, alışkanlık olmuş iç çekme ve esnemenin de farkına vararak bunu azaltmaya çalışmak önemlidir.

Hiperventilasyonla ilgili bir başka konuda kişinin kendi nefes açlığını fark etmemesidir. Bir çok kişide nefes açlığı son derece hafif ve fark edilemeyecek bir şekildedir. Özellikle alışkanlık haline getirdiği durumlarda fark etmek güçtür. Bu tür hallerde kandaki CO2 miktarındaki belirgin düşüklüğe rağmen vücudun bu durumu kapatmaya çalışması sonucunda kandaki asit-alkali durumunda bir denge söz konusu olabilir. Bu nedenle de belirtiler ortaya çıkmaz. Bununla birlikte sürekli CO2 düzeyi düşük olduğu için vücut CO2 düzeyindeki yeni düşmelerle baş edebilme kapasitesini yitirir ve soluk alıp vermedeki küçük bir değişiklik bile (örneğin bir esneme sonunda) aniden belirtileri tetiklemek için yeterli olabilir. Bu durum panik atakların neden ani biçimde örneğin uyku anında ortaya çıktığını ve bu durumu yaşamakta olan bireylerin neden ben “ben hızlı nefes alıp vermiyorum” demesini açıklamaktadır.

Nefes Açlığına Çözüm Önerileri

En önemli adım nefesinizi fark etmektir. Buna nefes farkındalığı da diyebiliriz. Nefesinizle tanışın 🙂

  • Gün içinde nasıl nefes alıyorsunuz?
  • İç çekme ya da benzeri bir alışkanlığınız var mı?
  • Ağzınız açık mı nefes alıyorsunuz?
  • Büyük hacimli nefes almanızı gerektiren durumları fark edin.
  • Nefesin sakin mi? Sessiz mi? Yoksa hızlı ve fazla mı?
  • Nefes alırken bedeninde bir yeri kulanıyor musun? Ya da bedeninde bir yerde gerginlik var mı?
  • Başkalarının nefesini gözlemleyin. Onlar nasıl nefes alıyor? Ağızları açık mı kapalı mı?

Nefesinle ilgili bir farkındalığa ulaşınca;

  • Gün içinde burundan nefes aldığından emin ol.
  • Sakin, sessiz, hareketsiz ve doğal bir nefes geliştir.
  • Gün içinde küçük molalar ile nefesini fark ederek, kendini “şimdi ve buraya” getir.

Panik bozukluk ile çokça karıştırılan bir durum olmasına karşın nefes açlığı yaşayan kişilerin sadece %25’inde panik bozukluğu görülür.

Atak gibi bir durum yaşadığın hallerde aşağıdaki egzersizi kullanabilirsin.

  • Hiperventilasyon kısa bir süre için, bir kese kağıdının içinden nefes alınıp verilmesi ile (naylon olmamalı) kolayca tedavi edilebilir. Bu nefes alma tekniği, fazla nefes alma ile oluşan vücuttaki kimyasal değişimleri düzene tekrar düzene koyar. Bununla birlikte, uzun dönemde, kaygıya neden olan gerçek problemin tespit ve tedavisi ve rahatlama yöntemlerinin öğretilmesiyle asıl tedavi sağlanabilir.
  • Bir başka önerim; 5 duyu organıyla ana odaklanmak (oryantasyon) uygulayabileceğimiz etkili yöntemlerden biridir. O anda etrafta gördüğümüz nesnelere odaklanabilir, oranın ısısını hissedebilir, oturduğumuz yerin bedenimize temasını hissedip oranın kokusunu içimize çekebiliriz.

Hiperventilasyonla ilgili unutulmaması gereken en önemli nokta TEHLİKELİ olmadığıdır. Kaç- savaş tepkisinin ana parçalarından biridir ve amacı vücuda herhangi bir tehlike anında tehlikeden korumaktır. Hiperventilasyonla ortaya çıkan değişiklikler vücudu potansiyel olası tehlikelerden kaçmak için harekete geçmeye hazırlamaktadır.

Sevgilerimle,

Pınar

Korona Günlerinde Duygusal Hallerimiz

Korona pandemisi başladığından beri, insanlık olarak her türlü acı dolu hissin içinden geçiyoruz: anksiyete, acı, korku, extrem stres, aklınıza ne gelirse ekleyebilirsiniz. Ve tüm bu hisleri eskisine göre daha fazla ve güçlü olarak hissediyoruz. Benimde gerçekten zorlandığım anlar oluyor.

Bu noktada bana en çok yardımı olan, tüm bu hislerin sadece kalbime ya da zihnime değil, fiziksel ve enerji bedenime de olduğunu hatırlamak oldu. Böyle olunca daha çok bedende olup, zihinde kalmamak mümkün olabiliyor.

Böyle bir zamanda bunu yapmaya çalışmak bile oldukça yorucu aslında. Pandemi ile ilgili bir çok bilinmeyen var. Kimse kendi viral enfeksiyon durumunu bilmiyor. Sorulara verilecek cevaplar olmadığı için bu noktada kendini sakinleştirmek pek mümkün değil. Akıl bunu biliyor.

Meditasyon çalışmalarında en çok kullanılan odak noktalarından olan nefes bu noktada şöyle devreye girer. Nefesin bedenin farklı bölgelerinde (karın, göğüs gibi) yarattığı fiziksel duyulara/ duyumlara dikkat edebilirsiniz. Burada benim dikkatinizi çekmek istediğim nokta, bedeninizdeki hisleri fark etmeniz. Bunu hemen şimdi bile deneyebilirsiniz. Şu an kendini, bedenini bir tara. Nasıl hissediyorsun tam şu anda? Sıkılmış? Üzgün? Kaygılı? İyi? Sabırsız? Şimdi de bu hissi bedeninde nasıl hissediyorsun?

Örnek vericek olursam; kaygı dersek; bu genelde göğüs bölgesinde telaşlı bir enerji gibi hissedebilirsin. Üzüntü genelde kalp bölgesinde bir ağırlık gibidir. Kızgınlık kollarda, omuz ve boyunda bir gerginlik olarak fark edilir. (Şu an ben) Bunların hepsi birer örnek ve herkes birbirinden farklı ve tabi sizlerin hissettikleriniz benim burada anlattıklarımdan çok daha farklı olabilir. Bu normal.  

Önemli olan şu an yaşadığımız gibi ektrem hal ve durumlarda, zihni pass geçmek bir alternatif olabilir. Bedende kalmak daha iyi gelebilir. Bedeninde fiziksel seviyede neler olduğunu fark etmek bir seçenek olabilir. Zihnini sakinleştirmek için, bedenini sakinleştirebilirsin. Bunun sana faydaları aşağıdaki gibi olacaktır:

1- Beden her zaman andadır. Geçmiş ya da gelecek yoktur. Böylece sıkıntının ya da anskiyeteninin hikayelerine odaklanamak yerine, kendini ana ve bedenine getirmiş olursun.

2- Sakinleşmenin en mümkün olduğu yerlerden biri bedenindir. Biraz daha uzun nefesler alarak, otonomik sinir sistemini sakinleştirmek ve düzenlemek mümkün olabilir. Bunun düşüncelerinize ve uğraştığınız konulara bir anlayış, kavrayış getirmese de, şu an için daha önemli olan mevcudiyet, akıl sağlığı ve denge sağlayacaktır.

3- Bedeninizdeki duygu durumlarının nasıl oluştuğunu ve ortya çıktığını anladıkça, öncelikle bedeniniz ile ilişki kurarak, nasıl bir duygu Third, as you durumu içinde olduğunuz anlayabilirsiniz. Böylelikle bedeniniz duygu durumunuz için barometre görevi görür. Özellikle çok bunaldığınız anlarda bu çok iyi gelecektir.

4- Son olarak da, bedenin odak nokta olması, zorlu duyguları ele alma biçiminizi değiştirecektir.

Örneğin, hüznü öncelikli olarak somutlaşmış bir fenomen ve ikincil olarak zihinsel bir fenomen olarak görürsem, bir daha karşılaştığımda, eski bir arkadaşımla karşılaşmış gibi onunla ilişki kurabilirim. Tam bir arkadaş olmasa da:) En azından üzerine çok düşünmek ya da kafa yormak gerekemez.

OK, işte burada diyebilirim. Bu duyguyu biliyor ve tanıyorum. Çözmem gerken bir durum yok, hatta neden böyle hissettiğimi bile bilmeme gerek yok, bu hüzün belki kaybettiğim bir sevdiğim için, belki eskiden yaşadığımız hayatlar için, belki tüm dünyanın içinden geçtiği bu hal için hissediyorum. Belki tüm bunların hepsi için hissediyor olabilirim. Ancak nedenin bulmak için araştırmama gerek yok. Bedenimde hüzün var ve bu OK.

Bu örnekte kendimden aslında, son günlerde en yoğun hissettiğim duygu bu çünkü. Hüzün…

Ya da başka bir örnek düşünürsek, anksiyete. Geçen ay en yoğun hissettiğim duygulardan biri de buydu, bu duygu ile de tanıştım ve artık onu biliyorum. Gece hiç alışık olmadığım bir şekilde kabuslar ile uykudan uyandığım anlar oldu. Eskiden bunun nedenini, altında yatan düşünceyi bulmaya çalışırdım ama bugünlerde çok da takılmıyorum.

Onun yerine 1-2 derin ve yavaş nefes alıp, zihin-bedeni sakinleştiriyorum. Ya da duygunun enerjisi çok gelirse beden farkındalıklı hareket etmeye çalışıyorum. -Yoga, bedende merkezlenmeyi sağlayan Savaşçı Pozu gibi –

Tüm bu bahsettiğim pratiklerde amaç; bedene odaklanarak zihni sakinleştirmek ve gerçekte olanda somutlaşmış bir deneyim.

Günlük pratiklerinize de bu şekilde yaklaşın; eğer düşünceleriniz benimkiler gibiyse, genelde gereksiz ve bir işe yaramazlar 🙂 Dikkatinizi bedene getirin. Beden herşeyin gerçekleştiği noktadır.

Hem acı, hem rahatlığın yattığı yer bedendir. İyileşmenin gerçekleşeceği yerde bedendir.

Sevgilerimle,

Pınar